main banner

Alacağın Devri


Anasayfa // Yayınlar // Alacağın Devri

Alacağın Devri

Alacağın devri, TBK m.183-194 arasında düzenlenmiş olmakla birlikte, kanunda bu kurumun tanımı yapılmamıştır. Alacağın devri, mevcut bir alacağın alacaklısının değişmesi işlemidir. TBK m.183’te öngörülen unsurlara göre, alacaklının bir borç ilişkisinden doğan alacağının borçlunun rızasına gerek olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak üçüncü bir kişiye devretmesine alacağın devri adı verilir.

Yargıtay HGK’nın 30.09.2015 tarihli, 2014/220 E., 2015/2024 K. sayılı kararı:

"Bu hükümlerden de açıkça anlaşılacağı üzere; alacağın temliki, bir alacağın alacaklı tarafından bir başka kimseye devredilmesidir. Bu suretle borç münasebetinde alacaklının şahsında bir değişiklik vuku bulmakta, eski alacaklının (temlik edenin) yerini yeni alacaklı (temellük eden) almaktadır. Aynı zamanda, temlik edilen alacak eski alacaklının malvarlığından çıkarak yeni alacaklının mamelekine dahil olmakta, alacağı talep etmek hakkı da yeni alacaklıya intikal etmektedir."

Alacağın devri ile alacak hakkı bunu devralan üçüncü kişiye geçer. Böylece devralan daha önce devredene ait olan alacak hakkını kesin olarak kazanır; bunun üzerinde tasarruf etme yetkisini elde eder. Alacağı devralan, alacaklının temsilcisi değil, bizzat alacaklısı olur. Devir, alacaklının değişmesi dışında borç ilişkisinde, özellikle alacağın varlık ve miktarında herhangi bir değişiklik meydana getirmez.

Bir borç ilişkisinden doğan alacağı üçüncü bir kişiye devreden alacaklıya, “devreden”, bu alacağı devralan üçüncü kişiye “devralan”, söz konusu borç ilişkisindeki borçluya da “borçlu / devredilen alacağın borçlusu” denir. Alacağın devri ile alacaklı, bir borç ilişkisinden doğan bir veya birden çok alacağını üçüncü bir kişiye devretmekte, üçüncü kişi de bu suretle alacaklı sıfatını kazanmakta ve eski alacaklının yerine geçmektedir. Alacağın devrine borçlu katılmaz; bu nedenle devre borçlunun rıza göstermesi gerekmediği gibi, böyle bir devirden haberdar olması da gerekmez.

Alacağın devrini, bir borç ilişkisinin içerdiği tüm hak ve borçlarla birlikte devrinden, özellikle de sözleşmenin devrinden ayırmak gerekir. Borç ilişkisi, örneğin bir sözleşme ilişkisi belirli hakları ve borçları içerir. Sözleşme ilişkisinde bu hak ve yükümlülüklerin oluşturduğu bütüne, tarafların, özellikle “alacaklı ve borçlunun hukuki durumu” denir. Bir borç ilişkisinden doğan bireysel alacakların bir kısmı veya tamamı devredilmiş olsa bile bu, borç ilişkisinin bir bütün olarak devri anlamına gelmez. Borç ilişkisinde önemli olan “alacaklı ve borçlunun hukuki durumu, sıfatı”dır. Bu durum ve sıfat, alacaklı ve borçlunun sahip olduğu hukuki durumu, örneğin borç ilişkisinden doğan alacak ve borçlar dışında yenilik doğuran hakları, def’i ve itirazları da kapsar.

Alacağın devrinde, bir borç ve özellikle sözleşme ilişkisi nedeniyle meydana gelmiş olan “hukuki durum ve sıfat” devredilemediği için böyle bir ilişkiden doğan yenilik doğuran haklar ve def’iler de ilke olarak devredilemez; bunlar sözleşmenin alacaklı ve borçlu tarafına ait olarak kalır. İptal, fesih ve dönme haklarında durum böyledir. Örneğin bir kira veya satış sözleşmesinin irade bozukluğu ile kurulması halinde iradesi sakatlanan tarafın, bu sözleşmeyi iptal hakkı söz konusu sözleşme veya sözleşmelerden doğan alacak hakkının üçüncü bir kişiye devredilmesi halinde o kişiye geçmez. Sözleşmenin feshi veya sözleşmeden dönme haklarında da durum aynıdır. Bununla birlikte, sözleşmeyi devreden, devralan ve sözleşmede kalan tarafın yapacakları bir anlaşma ile sözleşmenin devri de mümkündür. Bu işlem veya anlaşmaya, “sözleşmenin devri” veya “sözleşmenin üstlenilmesi” denir. Türk Borçlar Kanunu sözleşmenin devrine ilişkin hükümleri 205. Maddesinde düzenlemiş bulunmaktadır.

1. İRADİ DEVİR

Alacağı devredenle devralan arasında yapılan devir sözleşmesi uyarınca alacağı doğrudan doğruya devralana geçiren devir türüne “iradi veya rızai devir”  denir. Gerçek anlamda alacağın devrinden amaç iradi devirdir.

Yargıtay HGK’nın 21.03.2019 tarihli, 2017/2630 E., 2019/328 K. sayılı kararı:

“Alacağın temliki, sözleşme tarihinde uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 162 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir (6098 sayılı TBK m.183 vd.). 818 sayılı Kanun’un rızai temliki düzenleyen 162. Maddesinde; “Kanun veya akit ile veya işin mahiyeti icabı olarak menedilmiş olmadıkça borçlunun rızasını aramaksızın alacaklı, alacağını üçüncü bir şahsa temlik edebilir. Borçlu, alacağın temlik edilmemesi şart edilmiş olduğunu, bu şartı ihtiva etmeyen bir ikrarı bilkitabeye istinat ile alacağını temellük eden üçüncü bir şahsa karşı iddia edemez.”

“Alacağın temlikinin rızai, kazai ve kanuni olmak üzere üç çeşidi vardır. Rızai temlik; alacağın temlik eden ile temellük eden arasında yapılan bir anlaşmayla temlik edilmesidir ki 818 sayılı BK’nın 162-172. Maddelerinde düzenlenmiş olan temlik nev’i de budur.”

2. DEVRİN HUKUKİ NİTELİĞİ

a. Alacağın devri hukuki bir işlemdir:

Alacağın devri niteliği itibariyle hukuki bir işlemdir. Bu işlemle taraflar sözleşmeye dayalı olarak alacak hakkının devredenden devralana geçmesini sağlarlar. Bu bakımdan alacağın devri bir yandan bir tasarruf işlemi, diğer yandan da bir borç sözleşmesidir.

b. Alacağın devri bir tasarruf işlemidir:

Alacağın devri sözleşmeye dayalı bir tasarruf işlemidir. Zira devreden bu işlemi yapmakla kendisine ait bir alacak üzerinde doğrudan doğruya etkide bulunmakta, sahip olduğu alacak hakkının malvarlığından çıkarak devralanın malvarlığına geçmesi sonucunu doğurmaktadır.

Alacağın devri bir tasarruf işlemi olduğu için bunun geçerli olması, her şeyden önce alacaklının devrettiği alacak üzerinde tasarruf yetkisine sahip olmasına bağlıdır. Alacaklının tasarruf yetkisi, ilke olarak devir işleminin yapıldığı anda mevcut olmalıdır. Alacaklının devre konu olan alacak üzerinde tasarruf yetkisi yoksa devir işlemi de hüküm ve sonuç doğurmaz. Bu bakımdan devredilen alacağın birden çok alacaklısı varsa, hepsinin tasarruf yetkisine sahip olması gerekir. Alacaklı adına devre yetkili iradi veya kanuni temsilcinin de alacak üzerinde tasarruf etmesi mümkündür. Yetkisiz temsilcinin yaptığı devir ancak alacaklının sonradan vereceği onay ile etkili olur. Onay geçmişe etkili sonuç doğurur.

Alacak hakkı birden çok devre konu olmuşsa, tasarruf işlemlerinde geçerli olan “öncelik ilkesi” nedeniyle zaman yönünden en önce yapılmış olan devir geçerli olur. Zira devirle alacak hakkı, zaman yönünden ilk devralana kesin olarak geçmiş olduğundan ve devreden alacaklının da böyle bir alacak üzerinde artık tasarruf hak ve yetkisi bulunmadığından, sonraki devirler hüküm ve sonuç doğurmaz; bunlar geçersiz, hükümsüzdür.

c. Alacağın devri sözleşmeye dayalı bir işlemdir:

Alacağın devri, devredenle devralan arasında yapılan iki taraflı hukuki bir işlem, bir sözleşmedir. Böylece alacak hakkı, bu hakkı devreden alacaklının tek taraflı bir hukuki işlemiyle değil, üçüncü kişi devralan ile yapmış olduğu bir sözleşme ile bu kişiye geçmiş olur.

Yargıtay HGK’nın 18.03.2015 tarihli, 2013/1907 E., 2015/1060 K. sayılı kararı:

“Alacağın temliki, mahiyeti itibariyle iki taraflı bir hukuki muamele, yani akit olup; temlik eden ile temellük edenin iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun suretle beyan etmeleriyle meydana gelir.”

Kanunumuz alacağın temlikinin “yazılı” şekilde yapılmasını öngörmektedir. Bu itibarlardır ki, bir muteberlik şekli olarak yazılı şekle uyulmadıkça alacağın temlikinin hiçbir hükmü yoktur. Bununla birlikte, temlik senedinde (temliknamede) sadece temlik edenin imzasının bulunması kâfi olup, ayrıca temellük edenin imzasının bulunmasına lüzum yoktur. Temlik senedine tarih konulması da şart değildir.”

Devir sözleşmesi, alacak hakkını konu edindiği için niteliği itibariyle bir borçlar hukuku sözleşmesidir. Esasen sırf bu nedenledir ki, alacağın devri Borçlar hukukunda düzenlenmiş sözleşmeye dayalı bir işlemdir. Bununla birlikte bu sözleşme, borç doğuran bir sözleşme, yani bir borç sözleşmesi değildir. Bu sebeple de borçlar hukukunun özel borç ilişkilerini (sözleşmeleri) düzenleyen kısmında değil, genel kısmında düzenlenmiştir.

Türk Borçlar Kanunu’nun sözleşmenin kurulmasına, özellikle irade beyanlarının birbirine uygunluğuna, sözleşmenin içeriğine, etkinlik ve geçerliliğine, muvazaaya, irade sakatlığına, temsile, tarafların fiil ehliyetine, yoruma, şarta ilişkin hükümleri devir sözleşmesine de uygulanır.

d. Alacağın devri sebebe bağlı bir işlemdir:

Alacağın devri kazandırıcı bir işlemdir. Her kazandırma gibi, alacağın devri de hukuki bir sebebe, borçlandırıcı bir işleme ihtiyaç gösterir. Devrin hukuki sebebi bir sözleşme veya vasiyetnameden ya da kanundan doğan bir borç olabilir. Devir, genelde böyle bir borcu ifa etmek, yerine getirmek için yapılır. Örneğin, alacak vasiyetlerinde mirasçılar terekede bulunan bir alacağı vasiyet alacaklısına temlik etmek zorundadırlar. Mirasçılar bu borçlarını ifa etmek için vasiyet alacaklısıyla söz konusu alacak hakkında bir devir sözleşmesi yapmak zorundadırlar. Borçlu herhangi bir borcunu ifa etmek için de alacaklıya başka bir kişiden olan alacağını devredebilir. Bu takdirde alacağın devri, yerine göre ya ifa yerini tutan bir edim ya da ifa amacıyla yapılan bir edimdir. Alacağın devri ifa amacı dışında bağışlama amacıyla da yapılabilir. Alacağın inançlı olarak devri de mümkündür. Bu takdirde inançlı devir söz konusu olur. İnançlı devirlere, teminat amacıyla devir ve tahsil amacıyla devir işlemleri örnek gösterilebilir.

Yargıtay 19. HD’nin 06.05.2010 tarihli, 2009/8451 E., 2010/5584 K. sayılı kararı:

“Alacağın temliki, alacağı devredenle devralan arasındaki ilişki bakımından sebebe bağlı bir işlem olup, bu temel ilişki geçersiz veya sonradan ortadan kalkar ise temlik gerçekleşmeyecek ya da sonradan geçerliliğini kaybedecektir.”

3. ALACAĞIN DEVRİNİN ESASA İLİŞKİN ŞARTLARI

Alacağın devri akdi nitelikte bir işlem olduğu için her şeyden önce tarafların, yani devredenle devralanın fiil ehliyetine sahip olmaları gerekir. Ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlıların yapmış oldukları devir sözleşmesinin geçerli olabilmesi için kanuni temsilcilerinin izn veya onay vermeleri gerekir. Ayrıca devir sözleşmesinin geçerli olarak kurulabilmesi, devredenle devralanın devre ilişkin irade beyanlarının, karşılıklı ve birbirine uygun olmasına bağlıdır. Alacağı devralanın kabul iradesi açık bir şekilde beyan edilebileceği gibi, örtülü (zımni) bir biçimde de beyan edilebilir. Alacağın devralınması ilke olarak devralan yararına sonuç doğurduğundan, susma şeklindeki örtülü irade beyanı bura yeterlidir. Bununla birlikte, devrin hukuki sebebini oluşturan borçlandırıcı işlem ivazlı bir işlem ise, devralanın susması, kabul beyanı olarak değerlendirilemez.

Alacağın devri hukuka ve ahlaka aykırı olmamalıdır. Ayrıca taraflardan birinin iradesinin sakat olması halinde devir işleminin iptal edilmemesi gerekir. Zira iradesi sakatlanan tarafın, devir sözleşmesini iptal etmesiyle sözleşme geçmişe etkili olarak ortadan kalkar. Alacağın şarta bağlı olarak devredilip devredilmeyeceği doktrinde tartışmalıdır. Hâkim görüş, şartlı devrin mümkün olduğu yönündedir.

4. DEVRİN KONUSU

4.1. Kural

Devrin konusu alacak hakkıdır. İlke olarak her türlü alacak devredilebilir. Bununla birlikte, devrin konusu yalnız borç ilişkisinin içerdiği alacak olup, sözleşme ilişkisinin kendisi değildir. Sözleşmeden doğan borç ilişkisi, alacağın devri yoluyla devredilemez. Sözleşme ilişkisi bir bütün olarak borç ilişkisi, ancak sözleşmenin devri ile devredilebilir. Bu nedenle, alacağın devrine rağmen devreden borç ilişkisinin, özellikle sözleşmenin aktif süjesi olarak alacaklı sıfatını korur. Bu nedenle, borçlunun borç ilişkisiyle ilgili irade beyanlarının muhatabı, devirden önce olduğu gibi, devirden sonra da alacağı devreden ilk alacaklıdır. Borçlunun irade sakatlığı nedeniyle iptal beyanını veya bir satış sözleşmesinde ayıplı bir şeyin tesliminden dolayı sözleşmeden dönme beyanını, devreden alacaklıya karşı bizzat borçlunun yönetmesi gerekir. Aynı şekilde borçlunun haiz olduğu sözleşmeyi iptal etme hakkını da alacağı devralan kullanamaz.

Yargıtay HGK’nın 21.03.2019 tarihli, 2017/2630 E., 2019/328 K. sayılı kararı:

“Alacağın temlikin söz konusu olabilmesi için, evvelemirde temlik edilecek bir alacağın mevcut olması gerekir. Kural olarak, bütün alacaklar temlik edilebilir. Böylece halen iktisap edilmiş (kazanılmış) bir alacak kadar ileride iktisap olunacak bir alacak da keza muaccel bir alacak kadar bir vadeye veya şarta bağlanmış olan alacaklar da temlik olunabilir. Alacağın hukuki muameleden, haksız fiilden, sebepsiz zenginleşmeden veya doğrudan doğruya kanundan doğmuş olmasının da bir önemi yoktur.”

Devir konusu alacak olağan bir alacak olabileceği gibi, şarta veya süreye bağlı, çekişmeli ya da gelecekteki bir alacak da olabilir. Devredildiği anda henüz mevcut olmayan, fakat ileride doğacak alacağa “gelecekteki alacak” denir. Gelecekteki alacakların ve hatta devir sözleşmesinin yapıldığı sırada mevcut olmayan alacakların devri mümkündür. Örneğin, ileride satılacak veya kiraya verilecek bir şeyin satış ya da kira parasının üçüncü bir kişiye devrinde durum böyledir.

4.2. İstisnalar

TBK m. 183/1’e göre, kanun, sözleşme ya da işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü kişiye devredebilir. Görüldüğü gibi, bu maddede bazı alacakların devrine izin verilmemiştir. Devri caiz olmayan alacaklar kanundan, sözleşmeden veya işin niteliğinden doğmaktadırlar.

a. Genel Olarak

TBK m. 183/1’e göre, kanun, sözleşme ya da işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü kişiye devredebilir. Görüldüğü gibi, bu maddede bazı alacakların devrine izin verilmemiştir. Devri caiz olmayan alacaklar kanundan, sözleşmeden veya işin niteliğinden doğmaktadırlar.

aa. Kanuna göre devri yasak olan alacaklar

Kanun bazı alacakların devrini açıkça yasaklamış olabilir. Bu takdirde söz konusu alacaklar üçüncü kişilere devredilemez. Örneğin TBK m.366/1’ e göre de ürün kirasında kiracı kiraya verenin rızası olmaksızın kiralananı kullanma ve işletme hakkını üçüncü bir kişiye devredemez. Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde de bakım alacaklısı bakım hakkını başkasına devredemez. TMK m.25/4’ e göre de manevi tazminat talebinin üçüncü kişiye devri, ancak zarar verenin bunu kabul etmesi halinde mümkündür.

Kamu hukukundan doğan kamu alacaklarının da devri mümkün değildir. Buna, vergi alacaklarının devredilmemesi örnek olarak gösterilebilir.

bb. Sözleşmeye göre devri yasak olan alacaklar

Taraflar, yapmış oldukları sözleşmede alacak hakkının devrini tamamen veya kısmen yasaklamış olabilecekleri gibi, bunu bir şarta da bağlayabilirler.

Yargıtay 15. HD’nin 12.02.2018 tarihli, 2016/2945 E., 2018/534 K. sayılı kararı:

“Alacağın devri (temliki) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, 183. Maddenin birinci fıkrasında kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklının borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebileceği kabul edilmiş, devam eden maddelerde devir sözleşmesinin geçerlilik şekli, yasal veya yargısal devir ve etkisi ile devrin hükümleri düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre kural olarak sözleşmede temlik yasağı bulunması ya da borçlunun rızasına bağlanmış olup borçlunun rızasının bulunmaması halinde alacağın temliki borçluya karşı ileri sürülemez.”

Taraflar devri ya sözleşmeyi yaptıkları sırada veya daha sonra yasaklayabilirler. Ancak, üçüncü kişilerin, özellikle devralanın sözleşmeyi devir yasağından habersiz olması mümkündür. Böyle bir duruma karşı TBK m.183/2, devralanın güvenini koruyucu bir hüküm ihtiva etmektedir. Sözü geçen maddeye göre, devir yasağını içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını (def’ini) ileri süremez. Buna karşılık, yazılı borç tanıması devir yasağını içermekte ise, borçlu böyle bir alacağı devralana karşı devir yasağı def’ini ileri sürebilir

cc. Hukuki ilişkinin niteliğine göre devri yasak olan alacaklar

Alacaklının kişiliği ile çok yakın ilgisi bulunan alacakların devri, hukuki ilişkinin niteliği gereği mümkün değildir. Zira bu tür alacaklarda alacaklının değişmesi ya alacağın içeriğinin değişmesi ya da alacağın amacının tehlikeye düşmesi sonucunu doğurur. Örneğin nafaka alacağı alacaklının şahsı ve ihtiyaçları göz önünde tutularak takdir edildiği için işin niteliği böyle bir alacağın başkasına devrine engel olur. Keza, ücretli vekalet sözleşmesinde de vekalet verenin vekilden işin yönetim ve yürütülmesini isteme hakkının devrinde durum böyledir. Aynı şekilde rekabet yasağından doğan alacağın devrinde de aynı durum söz konusu olabilir.

b. Devir Yasağına Uymamanın Hüküm ve Sonuçları

Devri caiz olmayan bir alacak hakkında yapılan devir işlemi ilke olarak geçersizdir. Böyle bir devir sadece borçlu karşısında değil, devredenle devralan arasında da hüküm ve sonuç doğurmaz. Bu geçersizlik özellikle kanundan doğan devir yasaklarında söz konusu olur ve hâkim tarafından re ’sen göz önünde tutulur. Buna karşılık, sözleşmeden doğan devir yasağında yasak daha çok borçlu yararına konulduğundan, borçlunun devri onaylamasıyla engel geçmişe etkili olarak ortadan kalkar. Bu takdirde devir başından itibaren geçerli hale gelir. Örneğin borçlunun sözleşmeye dayalı devir yasağına rağmen alacağı devralan yeni alacaklıya borçlanılan edimi ifa etmesi halinde durum böyledir. Buna karşılık, sözleşmeye dayalı devir yasaklarında borçlu devre izin vermez veya onu onamazsa, hâkim devir yasağını dolayısıyla geçersizliği ancak borçlunun bu hususa ilişkin def’i hakkını kullanması ile göz önünde tutar. Hukuki ilişkinin niteliğinden doğan devir yasaklarında da durum aynıdır.

Borçlu, sözleşmeye dayalı devir yasağını, böyle bir yasağı içermeyen yazılı borç tanımasına dayanarak alacağı iktisap eden kimseye karşı ileri süremez.

5. DEVRİN KAPSAMI

Alacağın devri her şeyden önce asıl hakkı, yani alacak hakkı ile buna bağlı yan hakları kapsar. Devir kapsamı içinde yer alan yan (bağlı) haklar arasında özellikle işlemiş faizlerle teminat hakları bulunur. Alacaklının kişiliğine özgü olmayan öncelik hakları da devir kapsamına girer. Devreden ayrıca devralana alacak senedi ile ispat aracı niteliğindeki teslim etmek ve hakkını kullanması için gerekli olan bilgileri de vermek zorundadır.

6. DEVRİN HÜKÜM VE SONUÇLARI

a) Devrin Asli Sonuçları:

  • Alacağın Devralana Geçmesi ve Alacaklının Değişmesi: Devir ile birlikte alacaklı sıfatı devredenden devralana geçer ve sözleşmenin aktif süjesi değişmiş olur.
  • İspat Araçlarını Teslim Borcu: TBK m. 190’da, devredenin elinde bulunan ve ispata yarayan belgelerin tümünü teslim edilmek zorunda olduğunu düzenlenmiştir.
  • Devredenin Garanti Borcu: Alacağın devri ivazlı veya ivazsız olabilir. Alacağın bir edim karşılığı devri halinde TBK m. 191/1’de devredene bir garanti borcu yüklemektedir. Buna göre devreden, devir sırasında alacağın varlığını ve borçlunun borcu ödeme gücüne sahip olduğunu garanti etmektedir. Ancak ivazsız bir temlik söz konusuysa TBK m. 191/2’ye göre devreden bunların hiçbirinden sorumlu değildir.

Alacaklı, alacağını bir borcunu ödeme amacıyla da devredebilir. Bu husus TBK m. 192’de düzenlenmiştir. Buna göre alacaklı, alacağını borca mahsup edilecek miktarı belirlemeksizin devretmişse, devralan ancak borçludan aldığı veya gerekli özeni göstermiş olsaydı alabilecek olduğu miktarı kendi alacağına mahsup etmek zorundadır.

TBK m. 193’te devredenin garanti borcunun kapsamını düzenlemiştir. Buna göre, bir edim karşılığında yapılan devirde devralan devredenden ifa etmiş olduğu karşı edimi faizi ile birlikte geri almayı isteyebilir. Ayrıca söz konusu madde kapsamında devrin sebep olduğu giderleri, borçluya karşı devraldığı alacağı elde etmek için yaptığı ve sonuçsuz girişimlerin yol açtığı giderleri ve devreden kusursuzluğunu ispat etmedikçe uğradığı diğer zararları da talep edebilir.

b) Devrin Fer’i (Yan) Sonuçları:

  • Öncelik Haklarının Asıl Alacakla Birlikte Devralana Geçmesi: Burada her şeyden önce imtiyazlı alacaklar söz konusudur. Bu tür alacaklar borçlunun iflası halinde diğer alacaklara oranla bazı imtiyazlara sahiptir. Örnek olarak işçilerin ücret alacağı, nafaka alacağı ve doktor alacağı gösterilebilir.
  • Fer’i (Yan) Hakların Devralana Geçmesi: Devredenin kişiliğine bağlı yan haklar devralana geçmez. Ancak kefalet ve rehin gibi teminat hakları, kanuni ipotek hakkı, hapis hakkı, mülkiyeti saklı tutma hakları devralana geçmektedir. Dava açma hakkı ile icra takibinde bulunma hakkının da yan haklar arasında sayılması mümkündür.
  • Düzenleyici Hakların Geçmesi: Yenilik doğuran hak alacağın kaynaklandığı borç ilişkisinin tamamıyla ilgili olduğu takdirde alacağın temliki böyle bir yenilik doğuran hakkın da devralana geçmesi sonucunu doğurmayacağı dikkate alınmalıdır.

c) Devralan ile Borçlu Arasındaki Hukuki İlişki:

  • Borçlunun Temlike İzin Vermesi Gerekli Değildir: Türk Borçlar Kanunu, alacağın devri hususunda borçlunun rızasına gerek duymamıştır. Ancak borçlu, borcunu iyi niyetle önceki alacaklıya ifa ederse borcundan kurtulmuş olur.
  • Borçlunun Def’i (Savunma) Hakları: Bu husus TBK m. 188’de düzenlenmiş olup, maddeye göre borçlu devri öğrendiği sırada temlik edene karşı sahip olduğu def’ileri devralana karşı da ileri sürebilir.

d) Devreden ile Devralan Arasındaki Hukuki İlişki:

Alacağın devrinin doğurduğu en önemli sonuç, alacaklının değişmesi, alacağın da kesin olarak devredenden devralana geçmesidir. Daha önce de bahsedildiği gibi, devir sonunda borçlu devirden ister haberdar olsun ister olmasın, devralan devredilen alacağı kazanır. Devralanın iflası halinde devraldığı alacak iflas masasına kaydedilir. Ancak devredenin, devredilen alacak üzerinde bir hakkı kalmadığından onun iflası halinde bu alacak iflas masasına kaydedilmez.

7. SONUÇ

Alacağın devri borç ilişkisinden doğan bir talep hakkının devrini içeren ve alacaklı ile onu devralan üçüncü kişi arasında yapılan bir sözleşmedir. Temlikin tamamlanması ile alacağı devralan üçüncü kişi borçlunun rızası aranmaksızın alacağın sahibi olur. Alacağı devreden, bir edim karşılığı yapılan devirlerde alacağın varlığını garanti etmiş sayılmaktadır. Karşılıksız devirlerde ise alacağı devreden, kural olarak alacağın varlığından bile sorumlu değildir.

8. KAYNAKÇA

1. Prof. Dr. Fikret EREN, BORÇLAR HUKUKU ŞERHİ, Cilt III, 2022. Ankara

2. Prof. Dr. Kemal OĞUZMAN, Prof Dr. Turgut ÖZ, BORÇLAR HUKUKU GENEL HÜKÜMLER, Cilt II, 14. Baskı, İstanbul

3. Prof. Dr. Fikret EREN, BORÇLAR HUKUKU GENEL HÜKÜMLER, 17. Baskı, 2014. Ankara.

4. Doç Dr. Mehmet Deniz YENER, ALACAĞI DEVREDENİN GARANTİ SORUMLULUĞU VE 6098 SAYILI BORÇLAR KANUNU İLE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER.

Etkin Hukuk Çözümleri İçin